Bilgi Notları
Anonim ortaklık genel kurul toplantısı öncesinde pay sahibine iadeli taahhütlü mektupla bildirim yapılmamasına bağlanan yaptırımın yokluk, butlan ve iptal edilebilirlik yaptırımlarından hangisi olduğu noktasında farklı yönde kararlar verildiği görülmektedir. Yargıtay kararlarında usûlsüz bildirim ile hiç bildirim yapılmaması farklı değerlendirilmektedir. Aşağıda konu ile ilgili -önemli olduğu düşünülen- kararlara yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7/7/202 tarihinde verdiği 2017/2046 Esas ve 2020/527 Karar sayılı kararı şöyledir:
"19. Genel kurulda alınan kararlara karşı çeşitli dava yollarına başvurmak mümkün olup, genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılması bu yollardan bir tanesini oluşturmaktadır (5352 s. Dernekler Kanunu m. 32, 4721 s. TMK m. 83). Buna göre, yokluk ve geçersizlik halleri dışında kalan sakatlıklarda genel kurul kararları iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olmaktadır.
20. Genel kurul toplantısına çağrının yapılmaması veya usulsüz yapılması halinin müeyyidesinin bu toplantıda alınan kararların mutlak butlanı mı, yoksa iptal edilebilirliği mi olduğu hususu Türk ve yabancı doktrinde tartışmalı olup, çoğunluk düşüncesi, hukuki işlemlere güvenlik getirme amacı da dikkate alınarak bu nevi sakatlıkların müeyyidesinin iptal edilebilirlik olduğu yönündedir.
21. Nitekim 4721 sayılı TMK'nın "Kararın iptali" başlıklı 83. maddesi; "Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinde başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir. Diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamaz. Genel kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır" hükmünü içermekte olup, çağrıda usulsüzlük hâlinin, genel kurula bu nedenle katılamayan üyelere bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verildiğine göre, kanun koyucunun bunun müeyyidesini mutlak butlan olarak kabul etmediği anlaşılmaktadır.
22. Çağrının usulsüzlüğünü iddia eden tarafın genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırılık iddialarından birine ya da hepsine dayanması ve iddiasını ispat etmesi zorunludur. Çağrıdaki usulsüzlük, alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da mutlak butlan sonucunu doğurmamaktadır. Diğer yandan, genel kurul toplantısına çağrılması gereken üye çağrılmamaları nedeniyle gelememeleri hâlinde, toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın yok sayılmasını gerektirir. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti için açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir."
Hukuk Genel Kurulunun 4/5/2011 tarihinde verdiği 2011/8 Esas ve 2011/263 Karar sayılı kararı şöyledir:
"Anonim şirketlerde genel kurulun toplantıya ne şekilde ve hangi merasime tabi olarak çağrı yapılacağı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 368. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre, usulüne uygun bir çağrının kabul edilebilmesi için, toplantıya davetin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesi gerekir. Zira, yönetim kurulunca toplantıya katılması arzu edilmeyen ve genel kurulun seyrini etkileyebilecek bir kısım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuki himaye görmesinin kabulü olanaksızdır.
Ancak; bu eksikliğe rağmen, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 370. maddesi gereğince bütün payların sahipleri veya temsilcileri toplantıya iştirak etmiş iseler, bu şekilde yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulun yasaya uygun olarak yapıldığı ve alınan kararların geçerli olduğu kabul edilmektedir. Bir başka ifadeyle, kanunda aranan usulüne uygun ilan koşulu yerine getirilmediği bir durumda, 370. madde uyarınca bütün paydaşların veya temsilcilerinin genel kurula katılımının da gerçekleşmemesi halinde, genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir, yoklukla maluldür."
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/6/2021 tarihinde verdiği 2020/6304 Esas ve 2021/5302 Karar sayılı kararı şöyledir:
"İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamaya göre, şirketin tüm ortaklarına yapılmış uygun bir çağrının bulunmadığı, toplantı tutanağında tüm ortakların imzasının bulunmadığı, bakanlık temsilcisinin de toplantıya katılmadığı, bu nedenle 11.01.2019 tarihinde yapılan genel kurulun yok hükmünde olduğu, davalı kurumun tescil talebinin reddi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilm[esi yerindedir]...".
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15/1/2020 tarihinde verdiği 2019/1941 Esas ve 2019/435 Karar sayılı kararı şöyledir (Kararda dikkat edileceği üzere pay sahiplerine davet gönderilmemesi değil, davetin usûlsüz olması söz konusudur.):
"Yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi "yokluk" ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. Somut olayda ise, davalı şirketin iptali istenen 29.07.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, ortaklardan K6 ve kayyum K4’ın katılımı ile genel kurul toplantısının belirtilen yer ve zamanda yapıldığı, davacı ile K6 arasındaki pay devir sözleşmesinin tesciline, K6’nun imza yetkisine ve şirket merkezinin nakline ilişkin kararlar alındığı, anılan toplantıya davacının katılmadığı anlaşılmıştır.
Davalı yanca sunulan posta alındısı üzerindeki yazılı adrese göre dava konusu genel kurula ilişkin davacıya gönderilen çağrının, davacının muhtarlıkta kayıtlı olduğu ikamet adresine gönderildiği ancak daire kapı numarasının yanlış yazılmış olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, genel kurul toplantısına davetin asgari koşullarının oluştuğu ancak eksikliğin bulunduğu, bu durumun ise hukuken yokluk yaptırımı ile değil iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşılaşacağı nazara alınmalıdır. Başka bir deyişle, davacıya yapılan çağrı geçersiz değil, usulsüzdür. Bu durum ise davaya konu genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğu anlamına gelmeyecek ancak iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olacaktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/10/1982 tarihinde verdiği 1982/3800 Esas ve 1982/3992 Karar sayılı kararı şöyledir:
"Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olursa gerek tesbit dosyası içindeki bilirkişi tesbit raporundan gerek zimmet defterinden ve gerekse iadeli taahhüt posta kartlarından, davalı anonim şirketin (nama yazılı) hisse senedine sahip 247 paydaşı olduğu bunlardan 53 ortağa yasanın aradığı anlamda iadeli taahhütlü mektupla çağrı yapıldığı, 171 ortağa ise yasada yer almayan bir şekilde zimmet defterine imza ile davetiye tebliği yapıldığı geriye kalan 23 ortağa ise çağrı yapıldığına ilişkin hiçbir belge olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda da değinildiği gibi emredici nitelikte bir hüküm olan TTK. nun 368. maddesindeki iki zorunlu koşuldan biri olan nama yazılı pay sahiplerinin tamamının taahhütlü mektupla toplantıya çağrılması koşulu yerine getirilmediğinden ve dava konusu genel kurul toplantısında da bütün paydaşlar iştirak etmemekle TTK. nun 370. maddesi gereğince de geçerlilik kazanamayacağından yoklukla malül olan bu genel kurul toplantısının mahkemece iptaline karar verilmesinde yasaya aykırılık görülmediğinden davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması gerekmiştir."
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/6/2020 tarihinde verdiği 2018/1379 Esas ve 2020/258 Karar sayılı kararında şu ifadelere yer verilmiştir:
"Genel kurul toplantısı bir çağrı üzerine yapılmış ancak çağrıda bazı usulsüzlükler yapılmışsa, TTK'nın 446.maddesi uyarınca ortağın iptal davası açma hakkı vardır. Eğer çağrıdaki usulsüzlük, çağrıyı tamamen geçersiz hale getiriyorsa, artık bir çağrının varlığından söz edilemez.
Limited şirket genel kurul toplatına çağrı, çağrısız genel kurul, kararların butlan ve iptali hakkında, TTK'nın 617 ve 622. maddelerindeki atıf nedeniyle, anonim şirketler hakkındaki hükümler uygulanır. Bir genel kurulun varlığından söz edilebilmesi için, geçerli bir çağrı üzerine, ortakların toplanmış olması veya çağrısız genel kurulun koşulların gerçekleşmiş olması gerekir.
Davada, dava konusu genel kurulun toplantısı yapılmasına dair çağrının TTK'nın 414. maddesinde açıklanan ve emredici nitelikteki madde hükmüne uyulmadan ve ortağın sicilde kayıtlı olmayan bir adrese yapıldığı sabittir.
Davacı şirket ortağı ...'ya toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazetelerin iadeli taahhütlü olarak adresine gönderilmediği anlaşılmaktadır.
Farklı bir adrese tebligat çıkarılmış olması, yasanın amir hükmünün yerine getirildiği anlamına gelmez. Çünkü, davacı ortağa ait olmayan bir adrese tebligat gönderilmesiyle hiç gönderilmemesi arasında bir fark yoktur. Bu durumda TTK'nın 414. maddesindeki emredici düzenlemeye rağmen, davacının bilinen son adresine iadeli tahhütlü mektupla bildirilmediği sabittir. Bu durumda, usulsüz çağrı değil, geçersiz bir çağrı söz konusudur. Böyle bir toplantıda alınan kararlar yoklukla malüldür (Prof.Dr...., Anonim Otaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 7.basım, İstanbul 2014, s.14 vd.). geçerli bir çağrı bulunmadığından yapılan toplantının, genel kurul toplantısı olduğu söylenemez. TTK'nın 416. maddesi gereğince bütün paydaşlar toplantıya iştirak etmediğinden, çağrısız genel kurulun koşulları da yoktur. Bu şekilde bütün ortaklar toplantıya katılmadığı sürece toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Diğer bir deyişle yoklukla maluldür. Bunun sonucu olarak, böyle bir toplantıda alınan kararların bu şekilde yoklukla malul olduğunun tespitini ise TTK'nın 445, 446 ve 448. maddelerindeki koşullar aranmaksızın, her zaman ileri sürülebilir. Yokluk hali, mahkemelerce de resen gözetilir.
Dolayısıyla davaya konu edilen 25/07/2018 tarihli genel kurul toplantısı usulüne uygun çağrı olmaksızın yapıldığı gibi, çağrısız genel kurul koşullarının bulunmadığından toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun kabulü gerekir.
Açıklananlar nedenlere, tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlere, yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara göre;
1-Davanın kabulüne,
25/07/2018 tarihli genel kurul toplantısının 2,3,4,5,6,7 Mad.'nin yoklukla malul olduğundan iptaline...".
Etiketler: Anonim Ortaklık Genel Kurulu, pay sahibi, iadeli taahhütlü mektup, yokluk.